26 Şubat 2013 Salı

İkiz Kuleler'in Düşmesi



Dünya Ticaret Merkezi, diğer en bilindik adıyla İkiz Kuleler'in kuzey kulesine yerel saatle 08.46'da sözde kaçırılan bir yolcu uçağı çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Yerel saatle 09.02'de ikinci bir uçak güney kuleye çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Amerika başkanı George Washington Bush'ın yaptığı açıklamaya göre çarpan uçaklar Amerika Hava Limanı'ndan kaçırılmıştı ve sözde bir terörist saldırdı. Ama aslında gerçek bu değil, uçaklar alüminyumdan yapılmıştı ve bir alüminyum uçak değil, her kata yerleştirilen bir patlayıcı bomba bile bu kuleleri yıkamazdı. Çünkü bu kuleler 2.dünya savaşında patlayıcılar ile bile asla yıkılamayan tanklardan 3 kat daha güçlüydü. Bu kuleleri hiçbir patlayıcı tam haliyle toza dönüştüremezken bu kuleler nasıl toza dönüştü? İşte bunun cevabı çok basit, New York kısımlarında yıkılmayan bir bina yapmak yasaktır. Eğer bu yapılsa bile mutlaka bu bina veya yapıtın altına bir yok edici düzenlenmelidir. İşte ikiz kulelerin her birinde bu yok ediciler bulunuyordu. Kulelerin altında büyük bir derinlikte nükleer bomba kuruluydu ve bu bombalar çalıştırılınca kuleler yapıldığı yerden itibaren toza dönüşerek yok olabilirdi. Peki, önemli bir soru... Bir Nükleer Bomba nasıl olurda sadece bu kulelere zarar verdi, neden yakınlarda ki hiçbir şeye zarar vermedi? Nükleer Bomba bir şehri yok edecek güçlükte değil mi? Evet öyle, fakat nükleer bomba sadece serbest havada atmosfere karışınca patlamayı büyütebilirdi. Oysa bir havasız yerde sıkışan nükleer bomba havaya yayılamaz ve orada sıkışarak sadece üstüne, altına, yanlarına zarar verebilirdi ve bu dar bir alanda olduğu için pek hasar vermezdi. Fakat nükleer bombanın bulunduğu yerin üstünde ikiz kuleler olduğu için bu büyür ve sadece kuleler toza dönüşebilirdi. Bunun yapılmasında ki amaç ise Allah'a meydan okumaktı, çünkü siyonizm inançlarına göre daha önce paylaştığım yazıda ki gibi 9'dan 11'e atlamak Allah'ı geçmek ve yok saymak demektir. Yakında ise Empire State of Building'e aynı komplo yapılacak. Ama bu sefer amaç farklı, onların en son planı dünya dışı varlıklar tehlikesi için oynanacak bu sefer zarlar, bekliyoruz.

İkiz Kuleler ve Pentagon Saldırısı



11 Eylül saldırıları dedikmi hemen aklımıza İkiz Kuleler aklımıza geliyor, şayetki Pentagon saldırısı daha bugüne açıklığa ulaşamadı ama bugün bu teoriyi açıklığa ulaştıracağım.Şimdi Bu uçak buraya nasıl çarptı.İlk görgü tanıklarına göre ;

''Bunu izledim...kısa mesafe uçağına benziyordu, çift motorlu güney yönünden, gerçektende çok alçak seyrediyorlar
-Don Wright

Şöyle bir durum varki bunları söyliyen arkadaş satılık olabilir yada uyduruyor olabilir demi.

Bir Görgü tanığı daha konuşma yapmış onada bakalım.

''Pfff'' diye bir hızla gitti.Aramızda bir futbol sahasından çok da fazla mesafe bulunmayan bşr uçak için bekleyebileceğim birşey değil.''

Burda o kadar hızlı gidiyorki onu hiç bir şey göremiyoruz bildiğimiz üzere F-4 F-16 uçakları bu kadar hızlı gidebilir yada İnsansız uçaklar yani Heronlar .Bildiğizimiz gibi ozamanlar teknoloji fazla gelişmemişti ama bizim bilmediğimiz şeyler var.Herneyse o konuya girmeyelim.

Washington, DC'da Pentagon binasında çarpan uçak sonucunda oluşan hasarın etkilediği alanın, bir uçağın çarpması sonucu oluşamayacak kadar küçük olduğu öne sürülmüştür. Ayrıca Pentagon'a çarpan uçağın çarpma anını gösteren görüntülerinin bulunmaması binaya bir füze atıldığı konusunda teorilere neden olmuştur.


Bir görgü tanığına göre ;

''Bir uçak olabileceiğini kimsenin aklını almıyor, çünkü binadaki delik küçük görünüyordu. Kuyruk yok. Kanat yok. Hiçbirşey yok.''

''Çok yüzek ve hızlı gibi bir ses duydum....
Füze olduğunaa kanat getirdim.Çok hızlıydı....

''Vıjjjj, diye bir ses sonra ateş ve duman...''

Yani arkadaşlar burda benim kaanatıma göre bu bir uçak değil füze çarpışmanın olduğu zaman.

Çarpışmanın olduğu Pentagon binasının hemen önündeki benzincinin olayı çok net bir şekilde görüntüleyebilen güvenlik kameralarına sahip olduğu fakat olaydan 10 dakika sonra benzincinin güvenlik kayıtlarının siyah takım elbiseli, ABD istihbaratından olduğu öne sürülen kişilerce alındığı söylenmiş ve ABD hükümeti bunu kabul etmiştir. ABD hükümeti kasetten sadece patlamanın olduğu ana ait bir kareyi göstermiştir.

Neden o kanıtlar silinmişti.

Pentagon binasına ABD hükümeti tarafından çarptığı söylenen uçağın modeli ile olay yerinde bulunan uçak parçalarının modelinin birbirini tutmadığı ortaya çıkmış, parçaların sanki bir kamyonla rastgele boşaltılmış gibi durduğu gözlemlenmiştir.

Hepimizin bildiği üzere orda bir uçak değil bir füze atıldı.


Ama bunu kanıtlıyacak ne bir belge ne bir kaset ama hepimiz biliyoruz ki bunun içindede ''İllumınati'' var, 9/11 komplosunda olduğu gibi bundada çuvalladılar, uçak bir uçak nasıl okadar küçük bir delik açabilir değilmi? Ve görgü tanıklarına göre uçağı gören kimse olmamaış ama İkiz Kuleler çarptığında hepimiz videolarda yada canlı olarak gördük.Ama bunda öyle bir bulgu yada kanıt yok bu yüzden bu komplo yada teorisi bir çocuğun aklına gelecek kadar saçma bir plandı.

Boeing 757 bir uçak olduğunu görenlerde var.

Pentagon iç içe geçmiş beş halkadan oluşur.

Bunlar da beş kamaya ayrılır.

Çarpma, 1999'dan beri tadilat altında bulunan 1 no'lu kamada meydana geldi.Büyük bir şokki tadilatın tamamlanmasına bir kaç gün vardı.

Dediğimiz gibi iç içe geçmiş beş halkadan oluşur demiştik.Her bi halkaya

A---> En baştaki halkadır ona hiç zarar gelmedi.
B---->Buna az bir zarar geldi
C---->Çarpışmanın en son noktasıydı
D---->Uçak yada füzenin giriş noktalarından biriydi
E---->Çarpışmanın başlama noktası

Desek yani

Bir Boeing 757, çelikle güçlendirilmiş duvarlarda muntazaman delikler oluşturabilirmi ki hayır...

Dediğimiz gibi E halkası 20 dakikadan sonra yıkıldı ilginç değilmi ?

60 tonluk uçak ve 5.300 galon yakıta ne oldu ?

Bu fotoğrafda gördüğünüz gibi uçağ'ı yakalamış ama görüntü neden net değil büyük bir resmi kuruluş'un güvenlik kamerası görüntüsü net değil.

Uçağın gövdesi tepesinden, yerden aşağı 20 fit yükseklikte

Boeing resmi olarak saatte 530 mil yerden 2 fit yüseklikte gidiyordu

Route 27 geride bırakmazmıydı ?

Herhangi bir türbulans yada jet rüzgarı raporu olmaksızın, 77 sefer sayılı uçak Pentagon saldırsının 45 dakika önce radardan kayboldu.O zaman Pentagon'a giden şey neydi ? Bunu bize bir Askeri uçak olduğunu düşündür ama dediğim gibi Heron yada İnsansız uçaklarda olabilirdi ? FBI, 77 sefer sayılı uçağı Pentagon'a Hani Hanjour'un vurduğu söylüyor ama o daha uçak kullanmayı bilmezken neden böyle bir şey yapsınki ?

The Sheraton National Oteli bir çatı kamerasına sahip, otel çalışanları bu görüntüleri bir kaç kez içinde izlemişler ama ne görmüşler onları daha kimseye açıklayamadılar. Ve bu görüntüler asla yayınlanmadı kimse bilmiyor.Güvenlik kameraları nı izleyemeden hemen toplandı diyor bazı benzinci istasyonları

Şöyle düşündürücü bir soru; FBI bu uçağın yada füzenin çarpacağını biliyordu bilmezse dakkasına orda olamaz ve güvenlik kameralarını topluyamazdı ama bu işin içinde ''FBI'' da vardı.Uçağın Pentagon'a gidiş rotasında Virginia Nakliye Departma'nın uçağın görüntülenmiş bir video yada füzenin var ama bunu hemen FBI toplamış.Bu kayıtlarda asla yayınlanmadı.

4 tane güvenlik kamerasının çektiği halde neden halen uçakmı yada füzenin çarptığı belirlenmiyor.

Çünkü, bu işin içinde İllumınati Var.

Peki tüm bunlar olurken neden Pentagon'da hiç bir güvenlik kamerası yoktu dediğim gibi 5 katmanda oluşuyordu, 5 katmandada güvenlik kamerası olması lazım değilmi ama o gün hiç bir güvenlik kamerası çalışmıyordu.

Ama büyük bir şokki Pentagon halen bugün ayakta...

İlluminati Kartı "Fluorescein"



"Kanada'nın Victoria kentinde bulunan Goldstream Nehri'nin yaklaşık 1 saatten fazla yemyeşil aktığını görenler gözlerine inanamadı. Büyüleyen görüntü görenlerin kameraları ile bu anları kaydetmelerini sağladı.Amatör bir kameranın kaydettiği görüntülerle ilgili olarak yetkililerce yapılan açıklamada nehrin renginin değişmesine "Fluorescein" adlı bir kimyasalın neden olduğu açıklandı."

Kaynak: Milliyet

Bu haber bana Yeni Dünya Düzeni oyununun birinci resimdeki kartını hatırlattı. Yorum sizlerin!

1999 Gölcük Depremi ve HAARP



1999 Gölcük Depremi ve HAARP

Amerika ve İsrail ülkesinde gelecekte gerçekleşebilecek depremlerin etkisi azaltmak için bir proje başlatmıştı. Tabi ki yine HAARP iş başında. Geliştirilen bu projenin denenmesi lazımdı. HAARP dünya üzerinde bir çok deprem kuşağı bulunan ülkelere(Özellikle Japonya ve Türkiye) sismik ağ şebekeleri kurularak bölgedeki tektonik veriler kontrol edildi.Yüzlerce bilim adamı araştırma yapma bursu verildi.

Gün geldi bu proje Türkiye'nin üstünde denenmek istendi.Neden Japonya değil de Türkiye diyecek olursanız , Türk toplumunun Japon toplumuna göre okuma-yazma oranı , cahillik oranı daha fazladır diyebilirim.İtiraz edeceğinizide sanmıyorum. O yıllarda zaten Türkiye borç batağındaydı. Yakında İzmir-Gölcük'te bir deprem bekleniyordu. Projenin uygulanması için uygun bir yerdi. Projenin İsrail kolu,gerekli teçhizatları denizaltıları ile Gölcük Üssüne yeraltı korunaklarına kurdu. Türk makamları bu olayı İsrail ile yürütülen bir askeri tatbikat sanıyordu.

Aslında dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay başkanı bu olayı biliyordu fakat İsrail ve Amerika için Türkiye'yi ikna etmek çokta zor olmadı. Olası bir İstanbul merkezli depremde yüz milyar doları aşan maddi kayıp , 100.000 den fazla kişinin ölümü ve Türkiye'nin bu olaylar sonucu en az 20-30 yıl geri gideceği öne sürüldü. Zaten proje başarılı olursa kimse bir şey fark etmeyecekti.Bu amaçla Gece Şahini Tatbikatı(Operation Night Hawk) saat 3:00 da düğmeye basılacaktı. O an devasa araçlar çalışarak 1-2 dakika içinde oluşturdukları muazzam enerji ile Marmara'nın altındaki tektonik tabakayı kırıp aylardır oluşan basıncı kırıp atacaklardı. Eğer işe yararsa Amerika ve İsrail bu projeyi kendi yararlarına kullanacaktı. Fakat hiç bir şey beklenen gibi olmadı. İstenen patlamanın 10.000 katı çapında büyük bir deprem yaşandı.İsrail askeri Q planına geçerek tüm haberleşme ve elektrik hatlarını felç etti, ve kaçtılar.Amerika başkanı Clinton ve İsrail başkanı Barak ile 4 dakika içinde irtibat kuruldu.Amerika ve İsrail'den savaş uçakları ile yardım geldi.

DEPREM İSTATİSTİĞİ
17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü. [4] Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır.

İnsanlığın Sonu RFID CHIP


İnsanlığın sonu RFID CHIP hepimizin bildiği üzere gelecek nesillere belki bundan 50 yıl sonra her İnsanoğluna birer çip takılacaktır.Bildiğimiz üzere Aron Russo itiraflarında buna değinişti zaten. Hani Amerikalı, Rockefeller ailesine yakınlığıyla bilinen, ünlü yahudi yönetmen olan Russo. Hani tüm bunları itiraf ettikten 6 yıl sonra güya kanserden ölen Russo. Öyle şeyler söylemişti ki akla zarar, değil tabi, bldiğimiz şeyleri ispatlamıştı, sağolsun. İnsanlara çip takacaklarını ve kontrol altında tutacaklarını söylemişti. Bu konuya değinmedim daha ama kısaca burada bir değineyim.

Başta düşünüldüğünde suç ve suç oranları bakımından mükemmel bir uygulama gibi gelebilir. Suça meyli olmayan bizim gibi insanların gocunacak bir şeyleri olmadığından çipe de ters bakmak anlamsız geliyor denilebilir.

Lakin işin iç yüzü farklı.

Şu an kimliklere çip takılması demek, her zaman yanımızda taşımak zorunda olduğumuz kimliklerle, ne yaptığımız ne yediğimiz,içtiğimiz, nereye gittiğimiz, nelerden hoşlandığımız,en çok neye harcadığımız tek bilgi bankasında toplanacak.

Yani bizi gibi suça meyli olmayan insanlar da o kategoriye dahil edilerek,bütün özel hayatlarını kontrol altına alabilecekler. Modern kölelik dedikleri tamamen bu.

Bu işin birinci kısmı.

Tabi bir de ikinci kısmı var. Amerikalı, Rockefeller ailesine yakınlığıyla bilinen yahudi yönetmen Aron Russo'nunda dediği gibi asıl amaç insanların vücutlarına çip takmak.

Böylelikle her insan bir navigasyon cihazına dönüşecek. Ayaklı hafiye olacaksın. Kendini fişleteceksin çipinle. Çipe dizip çipecekler hepimizi.

Vücudumuzda ki çip yardımıyla kan akışımızdan, hormon salgılarımıza, göz bebeklerimizin büyüklüğünden, topuk dikenimize kadar her şeyi kontrol altına alabileceker. Kendi irademizle aldığımızı sandığımız kararlar aslında vücudumuzda ki çipin beynimize gönderdiği sinyaller olacak. Bizlere ikna yoluyla yaptırılamayanlar, bu küçük alet yardımıyla yaptırılabilecek. Hepimiz uzaktan kumandalı bir robota dönüşeceğiz.

Sistem de bizi ''Azınlık Raporu'' filminde olduğu gibi belki de yapmadığımız bir eylemimiz dolayısıyla potansiyel suçlu ilan edebilecek.

Tabi böyle bir teknolojiyi çok insan vücudunda istemez. Öncelikle insanın insanlığı elinden alıyor.

O halde insanlara nasıl takılacak bu cihaz:
Kendi istekleriyle.

Şu an da tüm dünyada ki insanları korku politikasıyla yönettikleri gibi bunlarıda korku salarak takacaklar insanlara. Biz sizi ancak bunlarla koruyabilir, başınıza bir şey geldiğini anlayabilir ve müdahale edebiliriz denilecek. Bu korkuyla yaşayan çok insan da ''güvenlikleri'' gerekçesiyle bu cihazın takılmasını kabul edecek.Hepimizin beyinlerini silip yeni bir dünya yaratacaklar, bizim olmadığımız kişiler yapacaklar, her insan korku dolu için yaşıyacaklar.

Bu ''RFID CHIP'' bilekle elimiz aramızda bir damarın üstüne yerleştirelecek ve ''Dijital Şeytan'' yönetmiyle bizi yönetecekler.Hindistandaki Masonlar 'CHIP topluluklarımız için mevcut en kapsamlı çocuk tanımlama programıdır. CHIP kaygılı anne babaların yetkililerin çocukları tespit ve kayıp kurtarmak, kayıp veya istismar yardım bilgileri hızlı ve basit bir paket sağlayarak çocuklarının güvenliği teşvik etmek için yardımcı olur diyimiyle kandırarak bu CHIP leri takacaktırlar.Bu CHIP insanlardan tutunda tüm canlı tüm varlıklara takılıp ''Yeni Dünya Düzeni'' gerçekleştirelecektir.

Şuan bu CHIP ABD Gıda ve İlaç İdaresi cihazları yapan bir Florida şirkete göre, tıbbi amaçlar için izleme cihazları ile insanlarda enjekte uygulaması onayladı denilebiliyor ve sadece Sağlık Bakanlığı onayı gerekiyor oda çok zor birşey değil.

Buna göre önlemlerimizi almalıyız ve hayatı akışına bırakmamalıyız.

1 Amerikan Doları'nın Sırrı


Michael Sikkofield'in son makalesinden bir kesit, okumanız tavsiye edilir.


Şimdi öncelikle size bir şey anlatmam gerek. Psikolojik rahatsızlıkların çoğu (belki de hepsi) tüm insanlarda bir miktar vardır. Obsesyon, şizofreni hatta otizm bile... Bunların "psikolojik hastalık" adı alması ancak kişide hayatını etkileyecek düzeyde fazla bulunması durumunda gerçekleşir.

Çizgi filmlerde veya filmlerde sembollerin kullanılması insanlar tarafından "Tamam masonik veya luciferian semboller var da ne olacak şimdi? Çocuğum hipnotize mi olacak? Tuhaf bir sembol nasıl etkileyebilir bir çocuğu?" tepkisi alıyor. Bu gayet mantıklı bir tepki aslında, fakat bu mesele o kadar da basit değil.

Şöyle ki, 15 yaşında otizm hastası bir çocuğu bulunan bir okuyucudan mail aldım geçenlerde ve o da aynı şekilde tüm insanların aslında biraz otistik olduğunu söylemişti. Ardından bana verdiği örneği duyunca "oha" dedim. Bana verdiği örnek şuydu: Eğer çocuğu bir kriz geçiriyorsa, onu sakinleştirmek için alışık olduğu, tanıdığı bir objeyi ona gösteriyordu.

Bunu okuyunca beynimde flaşlar patladı. Zira ben de birkaç yıl evvel ABD'de kaldığımda, ilk günlerde McDonalds veya Burger King gördüğümde rahatlamıştım. Çünkü "tanıdığım" ve "alışık olduğum" bir marka görmüştüm yabancı bir şehirde. Kendimi daha iyi hissetmiştim.

Şimdi bilirsiniz ki piramit ve göz sembolü 1 Amerikan Doları'nda bulunur. Peki neden 1 Amerikan doları?

Şöyle ki, ABD'de kimi fast-food restoranlarında duvara asılmış şöyle bir yazı görürsünüz: "20 dolardan büyük nakit paralar kabul edilmez".

Eğer bir taksiciye 100 dolar uzatırsanız, size muhtemelen "bu ne amına koduğumun çocuğu?" bakışı atar ve parayı size geri uzatır.

Bu elbette tüm dünyada böyledir, fakat ABD'de daha da fazladır. ABD'de nakit parayla yapılan alışverişin tutarı eğer çok büyük değilse ve nakit parayla ödeme yapacaksanız, ödemeyi ufak paralarla yapmak zorundasınızdır. ABD'de en çok kullanılan para birimi özellikle 1 dolardır.

İşte piramit ve göz sembolünün 1 dolarda bulunmasının nedenlerinden birisi de budur.

Paranın arka yüzünde piramit ve göz sembolü, onun hemen yanında da "IN GOD WE TRUST" (Tanrı'ya güveniriz) mottosu yer alır. Bu motto ve sembolün, ABD'de en çok kullanılan paranın üzerinde yer almasının sebebi; "Tanrı'nız biziz. Efendiniz biziz." mesajı vermek ve insanlara sürekli olarak izlendikleri, aykırı bir davranış yapmamaları gerektiği fikrini dayatmaktır. (Tabi paraya tanrısal bir anlam yüklemek amacı da vardır)

3OH!3 Adlı Grubun Simgeleri ve Afişleri.